Bir asır önce Haim Nahum adında bir papaz, “Müslümanları bağlı bulundukları değerleri zayıflatmadıkça yenilgiye uğratamazsınız” demiş ve bunun için ürettiği formülleri işbirlikçilerine sunmuştu. Bilindiği üzere Nahum yandaşları TeoderHerzl ve EmenuelKarasso ile birlikte İsrail’in Filistin topraklarına yerleşmesini reddeden Osmanlı’nın yıkılışında etkin rol almış ve yandaşlarına fikir babalığı yapmıştır.
Nahum, Lozan görüşmelerinde de görev almış ve anlaşmanın bazı maddeleri üzerinde tereddüt eden heyet başkanına eğilip, “Şimdilik bu maddeleri kabul edin ben bunları nasıl alt edeceğinizi anlatacağım” demiş, Türk toplumunu zayıflatmak ve çökertmek için şu planlarını devreye sokmanın şart olduğunu açıklamıştır:
“Onları aç bırakacaksınız.
İşsiz bırakacaksınız.
Borca esir edeceksiniz.
Dininden uzaklaştıracaksınız.
Gruplara ayıracaksınız.
Ayırdığınız grupları kendi aralarında çatıştıracaksınız.
Ve böylece Büyük İsrail için ortam hazırlanmış olacak…”
Peki, o günden bugüne neler değişti? Nahum gerçekten hedefine ulaşabildi mi? Ne yazık ki, kabullenmesek de, elin adamı mahallemize, hatta hanemize kadar geldi ve değerlerimizi, topraklarımızı ve kaynaklarımızı sömürüp bizi şiddete ve yoksulluğa maruz bıraktı. Bu ifadelerime tepki ile karşılık verebilir, “Abartacak bir şey yok, çok iyi durumdayız” diyebilirsiniz. Ama kendimizle yüzleşmeden ve olaylara doğru bir gözlükle bakmadan yaşadığımız hiçbir sorunu çözüme götüremeyiz.
Şimdi gözümüzdeki o gözlüğü çıkarıp olaylara tarafsız olarak bir bakalım:
Lütfen söyleyin! Toplumumuzda işsizlik had safhaya ulaştı mı ulaşmadı mı?
Müslümanlar, grup, camia ya da etnik farklılıklarla birbirlerine düştüler mi düşmediler mi?
Müslüman evlatları illegal örgütlerin maşası haline gelip birbirlerini vurmaya devam ettiler mi etmediler mi?
Müslüman halklar ve masum çocuklar açlığa terk edildi mi edilmedi mi?
Lütfen söyleyin! İslam toplumları borç batığına sürüklenmedi mi? Bu toplumlarda gelir dağılımındaki adaletsizlik had safhaya ulaşmadı mı? Suç oranı artıp huzur ve sükuneti etkiler hale gelmedi mi?
Tarım ve hayvancılık bitirilmedi mi?
Toplum, manevi değerlerden uzaklaşarak asimile olmadı mı?
İnsanlar güvensizlik, korku ve endişelerinden şikâyet eder hale gelmediler mi? Bütün bunlar gösteriyor ki, Nahum’un sarf ettiği o ifadeler sözde kalmadı eyleme dönüştü ve İslam coğrafyası işgal ve katliamlara, maddi ve manevi yoksullaşmaya maruz bırakıldı.
Peki, ülkemiz de dâhil olmak üzere İslam toplumları sömürü, işgal ve katliamların merkezi haline getirilirken bizim hiç mi vebalimiz yok? Elbette var… Eğer düşmanın batılı hâkim kılmak için gösterdiği çabanın yarısını bizler hakkı hâkim kılmak için göstermiş olsaydık bugün İslam toplumları içinde bulundukları vahim duruma düşmezlerdi. Ne acı değil mi?